Anatoli Markası ile tasarıma odaklanan Beyhan Bağış bir süredir Prag'da yeni bir yaşam sürüyor. Anatoli markasının dünyaca ünlü tasarımcı Michael Aram ile yaptığı iş birliğini yeni hayatının sanat rotasını konuştuk.

Bir objeye sanat katan sizce hangi detaylar?

Tasarımla sanat çok iç içe ve birbirinden ayrılmaz iki alan. Heykeltraşın eli değmiş bir endüstriyel tasarım aslında birebir Sanatçı işi eseri olarak nitelendirilebilir. Taşınma sanatı katmak için her zaman bir sanatçı elinden çıkması da gerekmiyor. Sanat her zaman tasarımlarda bize ilham veriyor, bir müze gezdiğinizde ufacık bir detay size farklı endüstriyel tasarım objeleri ile alakalı müthiş bir ilham kaynağı olabiliyor.

Dünyaca ünlü heykeltıraş ve endüstriyel tasarımcı Michael Aram'la iş birliği yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Michael Aram hem çok özel ve yetenekli bir heykeltraş hem de çok başarılı bir endüstriyel tasarımcı, Maison Objet Tasarım ve Dekorasyon Fuarı'nda dokuz yıl önce tanışınca paylaştığımız bu coğrafyanın ortak kültürü ve benzer anlayışlarını bir kez daha fark ettik. Iş yapma prensiplerimizin de örtüştüğünü fark edince iş birliği yapmaya karar verdik.

Bir süredir Prag yaşıyorsunuz oradaki yaşamınızdan bahseden misiniz?

Çekya'yı çok sevdik ve benimsedik, Prag nakış gibi işlenmiş bir şehir, burada bulunmaktan çok şanslıyız. Doğu Roma İmparatorluğu'na iki kez başkentliğini yapmış. Avrupa'nın kalbinde bir kent. Parkları, doğası ile hem Prag, hem çevresi hem de tüm Çek Cumhuriyeti'ni gezmek çok keyifli, Unesco kültür mirası destinasyonlan ile gerçekten sizi masal dünyasına sürükleyen bir tarafı var ülkenin. Çok geniş bir diplomat cevremiz ve Cek dostlarımız var.

Kültürel mirasımızdan yola çıkarak bir marka yaratma fikri nasıl doğdu?

Yıllar önce Amerika'ya okumaya gittiğimde orada ailemden ve ulkemden uzakta kalmak bende kendi kültürümüzü doğru şekilde tanıtma isteği uyandirdi. Ben de New York'da Miracle Gift Store isimli bir mağaza açtım. Bu mağazada kendi kültürel değerlerimizle ilgili bazı ürünleri satışa sunuyorduk ve bu sayede de sektördeki eksikliklerle ilgili tecrübe ve bilgi de edinmeyi başarmış oldum. 2011 yılında da Anatoliyi kurdum.

Anatoli'yi bir de sizden dinlesek, bu kültürel mirası nasıl yaşatıyor?

Anatoli her şeyden önce bir tasarım markası. Ancak bizi en farklı kılan özelliğimiz her ürünümüzün bir hikayesi olması. Sunduğumuz her ürünün arkasında gerçek bir tarih ve hikaye barınıyor. Anatoli isminden de anlaşılabileceği gibi Anadolu'dan geliyor. Tarih boyunca Anadolu topraklanın ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin izleri, Anadolu'nun eşsiz ruhu ile harmanlanarak Anatoli'yi oluşturuyor.

Prag size markanızla ilgili ilham veriyor mu? Prag ile ilgili beni en çok etkileyen ve ilham veren ikinci konuda aslında parklan ve doğası. Bunu bir turist olarak belki de hiç gözlemleyemiyorsunuz. Ancak burada yaşadıkça farklı farklı yüksekliklerden şehri gözlemleyebileceğiniz ve mimarisini hayranlık la izleyebileceğiniz, şehrin içinden geçen çok fazla sayıda parki keşfediyorsunuz. Dolayısıyla bana en çok iham veren bu mimariyi sadece şehrin sokaklarında yürürken değil bana her zaman huzur vermiş olan doğa ortamı içinden de gözlemliyor ve ilham alıyor olmak en çok keyif veren şeylerden bir tanesi. Buna ek olarak tabii ki çağdaş tasarım çizgisinde yadsınamayacak bir yeri olan Çek Kübizm ekolünü de burada yakından inceleme ve etkilenme fırsatı buldum. Yani özetle mimarisi, kübizm ekolü ve şaşırtıcı doğası ile Prag bana müthiş bir ilham kaynağı...

Yöresel zanaatkarlarla nasıl bir çalışma içindesiniz?

Anadolu geleneklerini günümüze adapte ederek hatırlatmak ve hayatta tutmak bizim için önemli. Bu anlamda birçok yerli isim ile iş birlikteliklerimiz bulunuyor. Yıllardır çok yakinen çalıştığımız seramik sanatçısı Atilla Çakır, ebru sanatçısı Hikmet Barutçugil bu iş birliklerinin başında geliyor.

Prag'daki sanat rotanızdan bahseder misiniz?

Strahov Kütüphanesi ve Manastir'ı yerleşkesinden aşağıya doğru Kampa Park'a doğru indiğinizde bir modern sanat müzesi olan Kampa Museum'a ulaşacaksiniz. Vitava Nehri kenarındaki bu sirin müze ve bölge, Venedik'i aratmayan manzaralarla dolu. Tabii Prag'da olunca Kafka müzesine uğramadan olmaz.