BEYHAN BAĞIŞ MİCHAEL ARAM İLE İŞBİRLİĞİMİZ HEYECAN VERİCİ


Beyhan Bağış'ın kurucusu olduğu Anatoli markası, ünlü heykeltıraş ve endüstriyel tasarımcı Michael Aramla çok konuşulan bir işbirliğine imza attı. Beyhan Bağış, bu önemli işbirliğinin detaylarını Şamdan Plus'a anlattı.

İş insanı Beyhan Bağış, hayalleri ve deneyimleriyle harmanlayarak oluşturduğu Anatoli markasını kısa sürede tanınır hale getirerek sektörde saygın bir yer elde etti. Ürünleri ve mağazalarıyla adından sıkça söz ettiren Anatoli markası, ünlü bir isimle önemli bir işbirliğine daha imza attı. Dünyaca ünlü heykeltıraş ve endüstriyel tasarıma Michael Aram'ın "Türkiye ve K.K.T.C distribütörlüğünü artık Anatoli yapacak. Beyhan Bağış'ın Anadolu'dan ilham alarak oluşturduğu Anatoli markası, geçmişle geleceği sentezleyerek kültürel hayatımıza da güzel dokunuşlar sunuyor. Başarılı bir iş insanı olmasının yanı sıra iyi bir eş ve iyi bir anne olan Beyhan Bağış'la markasının hikayesini, Michael Aram'la yaptıkları özel işbirliğini ve Prag'daki yeni hayatını konuştuk.

Sizi tanımayan okuyucularımız için bize biraz kendinizi anlatır mısınız?

1970 yılında Bursa'da doğdum. Babam saygıdeğer bir sanayiciydi. Liseyi Bursa'da okudum ve 1988 yılında mezun oldum. Ailenin en küçüğüydüm ve hatta bu sebeple 1981 yılında Robert Koleji kazanmama rağmen ailem beni istanbul'a göndermedi. Tabii o dönemdeki şartların da çok büyük bir etkisi oldu. Daha sonra ODTU'de 1 yıl boyunca sosyoloji okudum. Ama daha sonrasında ailemi ikna etmek zor olduysa da hayalim olan New York'ta Fashion Institute of Technology'de okumaya gitmeyi başardım. Daha sonra da Baruch College'da MBA yaptım. Estetiğe, tasarıma her zaman ilgi duyuyordum ama bu eğilimimi pazarlama ile de pekiştirmek istediğim için bu yolu izledim. Ticaret tarafımı güçlendirdikten sonra da New York'ta Miracle Gift Store isimli bir mağaza açtım. Saks Fifth Avenue'da satış ve eğitim müdürlüğü de yaptım. Amerika'da yaşantım toplam 14 sene sürdü. Daha sonrasında yine orada tanışmış olduğum eşim Egemen Bağış ile birlikte 2002 yılında Türkiye'ye kesin dönüş yaptık. Önce oğlum, sonra kızım dünyaya geldi. Şimdi de istanbul ve Prag arasında gidip gelerek yaşantımızı sürdürüyoruz.

Anatoli markasının kuruluş aşaması ve sektöre giriş hikayesini bizimle paylaşır mısınız? Anatoli ürünleri ve mağazalarıyla ilgili bilgi verir misiniz?

Öğrenci olarak gittiğim Amerika'da çok uzun yıllarım geçti. Sanırım ailemden ve ülkemden uzak olmak bende kendi kültürümüzü tanıtma isteği doğurdu. Eğitimlerimi tamamlandıktan sonra mağazacılık, üretim, tekstil gibi birçok iş deneyimim oldu. Daha sonra yüksek lisansımı yaptığım dönemde çok büyük bir şans çıktı karşıma. Söylediğim gibi, Miracle Gift Store mağazasını açmam sayesinde bir girişimcilik örneği göstermiş oldum. Bu mağazada kendi kültürel değerlerimizle ilgili bazı ürünleri satışa sunuyorduk ve bu sayede de sektördeki eksikliklerle ilgili tecrübe ve bilgi de edinmeyi başarmış oldum. Miracle Gift Store'u 1995 yılında açtığımda Türk kültürünü çağdaş tasarım ile yorumlayan bir tasarım markası yoktu. Tüm bu etkenler ve içimdeki ilgi, Anatoli markasını yaratmaya doğru giden yoldu aslında. Tabii Anatoli'nin gerçekten ortaya çıkışı 2011 yılında oldu. Çok yakın dostum Özlem Süer'in de Anatoli'nin kuruluş hikayesindeki rolünü belirtmeden geçemem. Bir gün Özlem'in atölyesinde kafamdaki projeyi onunla paylaştım. Bu hayalimi ve benimle çok özdeşleştiğine inandığım bu fikrimi onunla paylaştığımda bana her türlü desteği vereceğine söz verdi. Gerçekten de böyle oldu. İlk günlerden itibaren her anlamda ve alanda bizden desteğini esirgemeyen Mica Ertegün, Hikmet Barutçugil, Sevan Bıçakçı, Nazan Ölçer, Hüseyin Hatemi gibi çok değerli danışma kurulu üyelerimiz oldu. Bir taraftan da Atilla Çakır gibi olağanüstü yetenekli sanatçılarla da çalışma imkanımız oldu. Anatoli isminden de anlaşılabileceği gibi Anadolu'dan geliyor. Tarih boyunca Anadolu topraklarının ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin izleri, Anadolu'nun eşsiz ruhu ile harmanlanarak Anatoli'yi oluşturuyor. Anadolu'nun usta ellerinden çıkan Anatoli tasarımları; Karahanlılar, Gazneliler, Abbasiler, Emeviler, Fatımiler, Selçuklular ve Osmanlıların izlerini taşıyor. Tasarımlarımızın her birinde kendine has hikayeler ve işçilikler mevcut. 

Michael Aram'ın hem Türkiye hem de K.K.T.C distribütörü oldunuz. Bu işbirliği ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Michael Aram hem çok özel ve yetenekli bir heykeltıraş hem de çok başarılı bir endüstriyel tasarımcı. Yıllardır süre gelen bir iş ilişkimiz zaten vardı. Anatoli mağazalarında satışa sunduğumuz Michael Aram ürünleri bizim için bir başlangıç oldu. Daha sonra elde ettiğimiz başarı sayesinde de bu işbirliğini distribütörlüğe çevirdik. Bizim için çok heyecan verici çünkü Michael Aram sadece başarılı bir sanatçı değil, aynı zamanda uluslararası düzeyde ciddi bir tanınırlığa sahip ve yaptığı etkileyici tasarımlar sayesinde birçok ödüle de layık görülmüş bir isim. Böyle bir markayı ülkemizde tanıtmak bizler için elbette heyecan verici. Bundan sonra da daha önce olduğu gibi sadece Anatoli mağazalarında değil, hem İstanbul'da hem de Anadolu'nun çeşitli kentlerinde çok özel dekorasyon ve hediyelik mağazalarında artık Michael Aram'ın koleksiyonlarına, tasarımlarına hepimiz ulaşabileceğiz. Michael Aram tasarımları coğrafyamızın kültüründen çok belirgin izler taşıyor. 

Michael Aram ile dostluğunuz nasıl başladı? Birlikte iş yapma fikri nasıl doğdu?

Yaklaşık 8 sene önce Maison Objet adlı tasarım ve dekorasyon fuarında tanıştık Michael Aram ile. Kendisinin tasarımlarını zaten biliyordum ve yakından takip ediyordum. Fakat bir araya gelince paylaştığımız bu coğrafyanın ortak kültürü ve benzer anlayışlarını bir kez daha fark ettik. Benim uzun seneler ABD'de yaşamış ve çalışmış olmam, onların iş yapma prensiplerine ve profesyonellik anlayışı ile çok çabuk örtüştü. Yıllar içerisinde artan bir grafik ile satışlarımızı sürdürdük. Bu süreç içerisinde de markanın temsiline olan katkımız sonucunda ve onları gözünde birçok sınavı geçmemiz ile birlikte distribütörlük anlaşmamızı pandemi sebebi ile gecikmeli de olsa imzalamış olduk. Duyurduğumuz gibi markayı mümkün olan en üst seviyede temsil etmeye ve satışlarını artırmaya gayret edeceğiz. Michael'ın kendisi ve ekibi Türkiye'nin potansiyel bir pazar olduğunu ve Türk insanının Michael Aram tasarımlarını ne kadar takdir ettiğini çok iyi biliyorlar. Bu sebeple Türkiye'ye ve civar ülkelere bakışları çok olumlu ve umutlu.

Sizin sektörde en beğendiğiniz tasarımcılar kimler?

Uluslararası arenaya baktığımız zaman ön plana çıkan, çok ün yapmış, başarılı endüstriyel tasarımcılar var. Bunlardan bir tanesi, tabii ki ekolünü çok beğendiğim, heykeltıraş ve endüstriyel tasarımcı Michael Aram. Onun dışında çok modern çizgisi ve hikayesi olan ürünleri ile Philippe Starck, benim her zaman takdir ettiğim yabancı tasarımcılardan. Türk tasarımcılardan ise, isim vermek zor olsa da, eskiden beri tanıdığım ve takip ettiğim endüstriyel tasarıma Defne Koz'u söylemek isterim. Bence Türk tasarımını, Anadolu'nun çağdaş yönü ile tasarım dilini uluslararası platformlara taşıyan sayısız ödül almış ve çok farklı obje ve ürünlerde tasarım yapma yeteneğine sahip olan nadir kişilerden.

Anatoli kısa zamanda sektörde saygın bir yere konumlandı. Bu başarının sırrı nedir?

Öncelikle çok teşekkür ederim. Bu sektörde saygın bir yere konumlanmış olduğumuzun söylenmesi bizim için onur verici. Ben aslında başarının tek sırrı olduğuna inanmıyorum. Başarı çok bilinmeyenli bir denklem gibidir. Bu denklemin içerisinde şans etkeni de çok önemli bir rol oynuyor. Yani çok çalışkan olabilirsiniz, az ya da çok sermayeniz olabilir, az ya da çok çevreniz olabilir ancak her zaman şans gerekli. Biz daha ilk baştan ne yapmak istediğimizi çok iyi biliyorduk, çok çalıştık, tabii ki insan ilişkilerimizi çok iyi değerlendirmeye çalıştık ve son olarak da yerel değerlerimize ve yerel müşterilerimize hassasiyetimizi koruduk ve onlara öncelik vererek bu günlere gelmeye başardık. Başarılı denkleminin içerisinde tutarlı olmak, yılmamak, hiçbir zorluktan vazgeçmeden yola devam etmek de yer alıyor. Başarı bisiklete binmek gibi, eğer pedalları çevirmeyi bırakırsanız düşersiniz. Dolayısı ile hedefinizden şaşmadan pedal çevirmeye devam etmeniz gerekiyor.

Son olarak Prag'da yeni bir hayata başladınız. Hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

Geçen yılın Kasım ayında Prag'a taşındık ailecek. Gerçekten bizim için hem Türkiye'ye yakın olmak hem de yaşam kalitesi yüksek olan bir Avrupa şehrinde olmak ve tabii ki burada ülkemizi, milletimizi, bayrağımızı temsil ediyor olmak büyük bir onur kaynağı oldu. Ben tabii ki çok sık Türkiye'ye gidip geliyorum. Tabii ki bazı değişiklikler oldu hayatlarımızda. Ama biz ailece değişikliklere adapte olmayı bilen insanlarız. Tabii pandemi döneminde 4-5 aya yakın birbirimizden ailecek uzak olmak pek kolay olmadı. Pandemi hepimiz için olduğu gibi, bizim için de bir sınav oldu diyebilirim bu anlamda. Ama bu sınavı da çok şükür atlattığımızı düşünüyorum. Prag'da tabii cam ve porselen üzerine çok başarılı üreticiler, yetenekli tasarımcılar da bulmak mümkün. Tasarımlarımıza ilham olacak çok fazla antikacı da bulmak mümkün. Bu anlamda ben profesyonel olarak kendimi geliştirmeye ve öğrenmeye çalışıyorum. Ama en güzeli günde atabileceğiniz 10 -15 bin adımı Prag sokaklarında, havanın güzel olduğu günlerde tamamlamaya çalışmak. Çünkü her adımda, her köşede gerçekten tarih kokan bir Avrupa başkentindeyiz. Bunu da çok büyük bir şans ve lütuf olarak görüyoruz.